1. Michael Jackson - This is it
2. We Jam Econo: The Story of the Minutemen
3. Led Zeppelin: The Song Remains the Same
4. Roy Orbison: Black & White Night
5. The Who: The Vegas Job
6. Madonna: Sticky and Sweet Tour
7. It Might Get Loud
8. Rolling Stones: Stones in Exile
9. Imagine: John Lennon
10. Iggy & The Stooges: Live In Detroit
11. I Am Trying to Break Your Heart
12. The Flaming Lips: The Fearless Freaks
13. When You're Strange: The Doors
14. Soul Power
15. Who Is Harry Nilsson? (And Why Is Everybody Talkin' About Him?)
2. We Jam Econo: The Story of the Minutemen
3. Led Zeppelin: The Song Remains the Same
4. Roy Orbison: Black & White Night
5. The Who: The Vegas Job
6. Madonna: Sticky and Sweet Tour
7. It Might Get Loud
8. Rolling Stones: Stones in Exile
9. Imagine: John Lennon
10. Iggy & The Stooges: Live In Detroit
11. I Am Trying to Break Your Heart
12. The Flaming Lips: The Fearless Freaks
13. When You're Strange: The Doors
14. Soul Power
15. Who Is Harry Nilsson? (And Why Is Everybody Talkin' About Him?)
Walk the Line ve La Vie en Rose gibi çok iyi filmleri bir müzik filmi olarak değerlendirmeye almak istemiyoruz zira bu filmler dönemin tutumuna, moda anlayışına, siyasetine de oldukça büyük oranda değiniyor ve dönemin tüm kültürünü müzikle beraber bir arada yansıtıyor.
A Great Day In Harlem (1995)
Siyahilerin efsanevi müziği cazı hayranlarına en güzel anlatan filmde, Jean Bach 1958 yılında bir yaz gününün hikayesini anlatır. Amatör fotoğrafçı Art Kane cazın altın çağını anmak için Esquire dergisinin özel bir sayısında 57 caz müzisyeninin fotoğraflarını çekecektir. Arşivlerdeki çekimler, röportajlar ve canlı performansları bir araya getiren bu film için Whitney Balliet'in New Yorker'a yazdığı kelimlere katılmamak imkansız. "Zekice, komik, dinamik ve tamamen mucizevi bir belgesel"
Jazz on a Summer’s Day (1959)
1958 yılındaki Newport Caz Festivali'nde çekilen görüntülerden oluşan bu belgesel şimdiye kadar yapılmış en iyi caz filmlerden biri olarak gösteriliyor. Louis Armstrong ve Thelonius Monk gibi efsanelerin canlı performanslarının yer aldığı filmde 50'lerin caz dünyasına konuk oluyoruz.
Don’t Look Back (1967)
1967 çıkışlı "Don't Look Back" Dylan'ın çocukluğundan müzikal kariyerine kadar pek çok noktaya değinen başarılı bir Bob Dylan belgeseli. Oscar adaylığı bulunan Amerikan yönetmen D.A. Pennebaker tarafından çekilen belgesel yapımda Dylan'ın kendisi başrolde. Albert Grossman, Bob Neuwirth, Joan Baez, Tito Burns, Alan Price, Donovan ve Derroll Adams da belgeselde yer alan diğer isimler. Ülkemizde Blu-ray olarak da piyasaya sürülen bu eser, Dylan'ın 1965 senesinde çıktığı üç haftalık İngiltere turnesini ve sahne dışındaki Dylan'ı gözler önüne seriyor.
Woodstock (1970)
1969 yılında “3 Days of Peace & Music" sloganıyla ilk kez gerçekleştirilen Woodstock Festivali müzik dünyasının en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir. Bu festivale ait ‘Woodstock’ belgeseli 1970 yılında gösterime girer ve bir yıl sonra Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Belgesel’ kategorisinde Oscarı kazanır. Yönetmenliğini Michael Wadleigh’in yaptığı belgeselde başta “Jimi Hendrix” olmak üzere: “The Who” , “Crosby, Stills & Nash” , “Joan Baez”, “Richie Havens”, ve “Janis Joplin” gibi birçok önemli müzisyeni dinleme şansına eriştiğimiz gibi o kuşağın yaşam tarzı ve hayat felsefesine tanık oluruz. 1996 yılında ABD Ulusal Film Arşivi’ne alınan yapıt tüm zamanların en iyi müzik belgeseli olarak kabul edilir.
Gimme Shelter (1970)
David ve Albert Maysles gelmiş geçmiş en iyi rock gruplarından The Rolling Stones ‘un New York Madison Square Garden’da başlyıp Kaliforniya Altamont yarış pistinde biten 20 günlük turnesini filme almak isterken büyük bir trajediyle sonlanacağını elbette tahmin edemezlerdi. Altamont’da 300.000 kişilik kalabalığın içinde, güvenlikten sorumlu Hells Angels ekibinden birinin 18 yaşındaki bir gencin ölümüyle sonlanan hareketinden sonra, film çiçek çocuklarının korku filmi haline geldi.
Soul Power (2008)
1974 Zahire’si, Kinshasa sahnesi... Dövüş organizatörü Don King’in, Muhammed Ali ve George Foreman arasındaki müsabaka ve 3 gün sürecek konser için film onayı vermesinin ardından başlayan 125 saatlik çekim. James Brown, Bill Withers, BB King, Celia Cruz ve Sister Sledge ve onları izleyen inanılmaz bir afrikalı kalabalık.
The Filth and The Fury (2001)
1970'lerin sonlarına doğru, genç ve çılgın bir İngiliz grubu, Rock müziği dünyasının uyumunu ve statükosunu paramparça etti. Varlığını yalnızca iki yılı biraz aşan bir süreyle, 1975 Kasım'ından 1978'in başlarına kadar sürdüren Sex Pistols'ın "Punk"ı icat ettiği söylenemezse de, pop müziğinde devrim yaratan bir 45'lik plakla Punk'ı dünyanın her yanında tanıttığı bir gerçektir.
Rock müziğin tarihindeki en etkin gruplardan birinin onaylanmış portresi olan The Filth and The Fury, grubun 1970'ler sonu İngiltere'sindeki sosyo-politik duruma paralel gelişmesini izliyor: Her Rock belgeselinde olduğu gibi, film, provalardan, TV programlarından ve daha da önemlisi, konserlerden, büyük çoğunluğu daha önce hiç görülmemiş arşiv görüntülerini içeriyor ve Sid Vicious’un kız arkadaşı olduğu iddia edilen kadını öldürmesi ve tutuklanması ile sona eriyor.
Metallica: Some Kind of Monster (2004)
Genelde müzik filmlerinde film, arka planda çalan müzik üzerine olsa da Joe Berlinger ve Bruce Sinofsky grubun hikayesin bambaşka bir açıdan ele almakta ve müziğin bu filmde hiç mi hiç önemi yok. Belgesel tamamen orta yaşlı grup üyelerinin sinir harpleri, birbirileriyle mücadeleleri ve çalkantılı ruh halleri üzerne kurulu. Grup üyeleri James Hetfield ve Lars Ulrich arasındaki uçurumu daraltmak için uğraşan terapist Phil Towle’un çalışmalarını gördükçe biraz loopa girmiş gibi hissedebilirsiniz ama film adeta Spinal Tap’e can vermekte.
Buena Vista Social Club (1999)
Havana, Küba’da geçen bu harika filmde, yapımcılığı etno-müzikolog, gitarist ve yapımcı Ry Cooder ve oğlu Joachim Cooder, yönetmenliği ise Wim Wendes üstlenmektedir. Ry Cooders’ın 1996’da Küba’ya gidip yerli müzisyenlerle bir albüm yapma fikrinden doğan film, Compay Segundo (91 yaşında), piyanist Ruben Gonzalez (80) ve İbrahim Ferrer (70) gibi çoğu 50'li ve 60'lı yıllarda Buena Vista Social Club üyesi olan fakat emekli olmuş müzisyenleri konu almaktadır. Küba’nın kendini bütün neşe ve sıcaklığıyla gösteren canlı Havana sokaklarıyla büyüleyici bir film.
Respect Yourself: The Stax Records Story (2007)
Samuel L. Jackson ve tüm zamanların en büyük plak şirketlerinden biri The Stax Records efsanesi. Memphis, Tennessee’de kurulan Stax Otis Redding, Sam & Dave, Isaac Hayes ve Staple Singers gibi dünyaca ünlü müzisyenleri dinleyicilerle buluşturdu. Siyahi ve beyaz müzisyenleri aynı çatıda toplayan plak şirketi döneminde insan hakları ve eşitlik adına en büyük adımlardan birini atmış oldu. Stax zirveye 1972 yılındaki efsane Wattstax Los Angeles konseri ile ulaştı ki, Reverend Jesse Jackson’ın ‘I am – Somebody’ konuşması da bu konserde gerçekleşmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder