Translate

24 Şubat 2014 Pazartesi

HİPPİLER (HİPPİES) DİZİSİ



























Hippies 6 bölümden oluşan kült bir İngiliz komedi dizisidir. 12 Kasım'dan 17 Aralık 1999 arasında ekranlarda kalmıştır. 1960'ların kültüründen izler taşır.


Hippies 1969'un Swinging London döneminde; Ray Purbbs'un çavresinde geçer. Yeraltı magazini Mouth'da editördür.  Alex Picton-Dinch, Hugo Yemp ve Jill Sprint'de arkadaşlarıdır. Jill Sprint aynı zamanda Purbbs'un kız arkadaşıdır yada Purbbs öyle sanmaktadır.



Kült bir İngiliz komedisi. Yalnızca bir sezon sürmesi ve bu sezondan sadece 6 bölüm çıkması; hippileri anlatan bir komedi dizisi için üzücü. Reytinglerin gözü kör olsun. İzleyenler, That 70\'s Show\'dan Eric Forman ve çevresini hatırlayabilir aslında. Ray Purbbs\'un dergisi Mouth\'u yazdıkları evde kalan üç diğer arkadaş. Ray Purbbs kendisini beğenmiş, Alex Piction-Dinch; elinde kitap ve sigarası olan (diziden en sevdiğim karakter ve Cream\'den Ginger Baker\'a benzettiğim) akıllı ve herkesin sevdiği adam. Hugo Yemp; saf bir karakter. Jill Sprint feministliği ve Ray\'i her bölümde küçük düşürmesi ile altı bölüm hızlıca biter. John Lennon, Hair müzikali, Vietnam Savaşı, müzik festivalleri, Bob Dylan, Pink Floyd, Plaster Caster, Robert Plant ve birçok siyaset adamı; onlardan da bahsedilince insanın diziye daha da kanı kaynar. Kısacası o dönemi bize yansıtır. 60\'ların son jenerasyonun ne kadar şanslı olduğunu, yine ne yazıkki bizlere hatırlatır. Dizinin jenereği Simon Pegg\'e aitmiş, iyi hoşmuş. Uzun sürseydi daha da hoş olurdu.

TEPEDEN TIRNAĞA HİPPİ!



Joni Mitchell / Woodstock


we are stradust, we are golden,
we are billion year old carbon,
and we got to get ourselves back to the garden


 Tüm dünyayı etkileyen altmışlı yılların çiçek çocuklarının  felsefesi renkli bilezikler, bol paça pantolonlar, desenli kıyafetler,   saç bantları ve dövmelerden ibaret değildi elbet, barış, aşk,  sevgi,  doğa, müzik, özgür cinsellik, savaş karşıtlığı, spiritüel yaşam,  kuralsızlık, anı yaşamak gibi, hippi denilince bir çırpıda kafada  beliren bu kavramlar etrafında şekillenen binlerce kişiyi etkilemiş  bir akımdı. Lakin ne yazık ki yaşım itibarıyla o döneme vakıf  olmam pek mümkün olmadığından olaya dışarıdan bakacağım  ve kim ne giymiş, ne takmış göstermekle yetineceğim. Nedense bu  başlığa kaç gündür bir şey yazamıyorum, en iyisi böyle  yayınlamak diye düşündüm, Cartman'ın laneti mi tuttu nedir,  anlamadım:-/ Hiç iyi bir geri dönüş yazısı gibi olmadı ama  neyse siz beni anlarsınız, olmayınca olmuyor.





I Love You, Alice B. Toklas!-1968


 Hair-1979




Almost Famous-2000



Across the Universe-2007



Psych-Out-1968




Easy Rider-1969



 Hideous Kinky-1998


Riot on Sunset Strip-1967


Zabriskie Point-1970


Gas!-1970


Taking Woodstock-2009


Peace, Love, & Misunderstanding-2011


Fear and Loathing in Las Vegas-1998


 Hippie Hippie Shake



Wonderwall-1968


J-ROCK

J-Rock(Japon Rock) Japonya'da ortaya çıkmış ve Rock müziğin bir türüdür. Japon kültürünün etkisindedir, şarkılarda ve J-Rock gruplarının sahne kıyafetlerinden anlaşılabilir.
J-Rock, genel anlayış olarak Visual Kei akımına dahildir. J-Rock grupları sıradışı makyaj-saçşekilleri ve anime tarzda parlak sahne kıyafetleriyle tanınır. J-Rock'ın erkek müzisyenleri çoğunlukla dişisel bir görüntü tercih ederler.

Müzikal Özellikler:

J-Rock Japon müziğine ait ezgiler ve bu kültürün özelliklerini taşır. Visual Kei akımından doğrudan olmasa da çoğunlukla etkilenir ve bu akımın özellikleriyle paraleldir.

Kökenler:

J-Rock, (ilk ismiyle Psychedelic Rock(düşsel rock)) 1960 lı yıllarda Amerika ve Britanya rock tarzına karşı oluşturulan bir akımdır. Bu yıllarda özellikle Japon gençlerinin politik görüşlerini yansıtır. 1970'li yıllara gelindiğinde ise Japon şarkıcı-sözyazarı Kazuki Tomokawa ve Kan Mikami ile tekrar popüler olur. Magical Power Mako ile beraber de yöresel rock şeklini (J-Rock) alır. 1980'lerin sonlarında ise Japon grup X-Japan'ın öncülüğünde Visual Kei akımı ortaya çıkar. Visual Kei rock tarzında olmasa da Japonya'da Rock ve Pop müziği büyük ölçüde etkiler ve J-Rock'ın bir parçası haline gelir.

Başlıca Müzisyen ve Gruplar:

X-Japan, Dir En Grey, Guitar Wolf, Asian Kung-Fu Generation, Miyavi,the GazettE

HİPPİ FİLMLERİ

‘Bırak güneş içeri girsin’…

 68’de Fransa’da doğan sonra tüm dünyaya yayılan, kıyafetleriyle, müzikleriyle  tam bir ‘68 kuşağı’ yaratan, sonrasında dünyanın acımasızlığı ve gerçekliği  karşısında bir hayal dünyası gibi sadece akıllarda kalan o dönemin  filmlerinin peşindeyiz bu kez…

 Kim istemez ki dünya başka bir yöne kayarken, her yanı çiçekler sarmışken, herkes  savaşmanın anlamsızlığını göstermek için sevişirken, her yanı özgürlük dalgası kuşatmışken  bir hippi olmayı… 68’de Fransa’da doğan sonra tüm dünyaya yayılan, kıyafetleriyle,  müzikleriyle tam bir ‘68 kuşağı’ yaratan, sonrasında dünyanın acımasızlığı ve gerçekliği  karşısında bir hayal dünyası gibi sadece akıllarda kalan o dönemin filmlerinin peşindeyiz bu  kez… Karşımızda çiçek çocukların çok da çiçek gibi olmayan hayatlarının öyküsü… Keşke her  şey yeniden hippi ruhuyla hayat bulsanın özlemi…

 Kuşkusuz çiçek çocuklara adanmış en önemli film Milos Forman imzalı Hair. Filmde  cinsellikten uyuşturucuya,  vosvoslardan anti militarizme karşı her şey var. Hem de müzikal  bir tatta. Askere giderken kesilen saçların yarattığı isyanla, beyaz saray önünde Vietnam  savaşını protesto için hep bir ağızdan söylenen ‘Let the Sun Shine in’ şarkısıyla, woodstock  festival görüntüleriyle tam bir hippi filmidir Hair… 

 1969 yapımı Easy Rider da hippi ruhuyla çekilen filmlerden. Dennis Hopperyönettiği ve  Billy olarak rol aldığı küçük bütçeli filminde karakterlerin hiçbir otorite tanımadığı, herhangi  bir topluluğa bağlı olmadığı gezgin, hippi ruhlu iki kişiyi anlatıyor. Özgürlükler ülkesi olarak  anılan Amerika’nın aslında ne kadar hoşgörüsüz olduğunu da… Filmin ayrıca müzikleriyle  heavy metale yol açtığını da söyleyebiliriz,motosikletin de büyük bir özgürlük… 

 68’in 40. yılına ramak kala 2007’de vizyona giren Across The Universe Beatles  şarkılarından (33) ilham alan, aşka uzanan bir film… Şarkılar eşliğinde ilerleyen film Jude,  Lucy önderliğinde önce savaş karşıtı protestolara dalıyor, rock’n roll’a uzanıyor, isyan  bayrakları altında pembe bulutlardan gerçek hayata uzanıyor, 68 ruhuna, hippilere, o  döneme yön veren insanlara dokunuyor keyifle ve müzikle…

 The Trip adından anlaşılacağı üzere ‘güzel kafa’ya değinen bir film… Roger Corman 1967  yılında çektiği filminde hippi gençliğine ve uyuşturucuya bir bakış atıyor, ama kesinlikle  eleştirel değil hatta teşvik edici! Paul’un bozulan sinirleri için hippi arkadaşları tarafından  tavsiye edilen uyuşturucu, Paul için farklı hayal dünyaları açar. Halüsinasyon efektleri o  dönem için bir hayli başarılı hatta… 

 Bir başka kafa filmi de Up in Smoke. 1978 yapımı film, Cheech and Chong serisinden.  Komik, güzel kafa filmi olduğu için absürd. Bu dosyadaki yerini Vietnam savaşından çıkmış  bir bireyin ruh hali, kostümleri ve büyük bir kısmı marihuanadan yapılmış vosvos minibüsü  ile alıyor. Afişi özellikle komik, tam bir kafa filmi gerçekten de…

 Woodstock ise tarihe hippi müzik festivali olarak geçen, rock’n roll ruhunun doğuşunu  simgeleyen, ilki 1969’da yapılan ve sonrasında devam eden bir ruhu simgeliyor  kanımca. Özgür Woodstock Ang Lee rejisiyle başarılı bir biçimde, müziğin filmin akışı  içinde yer aldığı ama ana hikayeye bulaşmadığı bir akış sunuyor. Filmde Elliot ve ailesi para  kazanmanın derdindeyken, Elliot bir anda bu hippi ruhun içinde buluyor kendini… Film  savaş karşıtı, barış edalı bir film olarak mizahi ve tarafsız bir bakış açısıyla o döneme  yöneliyor, başarılı bir film çıkıyor ortaya…

 1972 yılında çekilen An American Hippie in Israel / İsrail’de Bir Amerikalı Hippi  şimdiye kadar gelmiş geçmiş en garip, bilinmeyen ve unutulmaz kült filmlerden birisi olarak  gösteriliyor! Yıllardır ‘kayıp’ diye bilinen ve fakat bazı sinema koleksiyonerlerinin  destekleriyle bir kopyası bulunup onarılan bu filmi izlemedim ama bu listede yer alması  gerektiğini düşünüyorum.

 The Doors sinema tarihinin en iyi biyografi filmlerinden biri. Oliver Stone imzalı film The  Doors ve onun solisti Jim Morrison’ın hayatını kısa süren hayatını anlatıyor. Film beğenildiği  kadar eleştirilmişti de. Filmde konser görüntüleri, Morrison’ın asilikleri, karısıyla olan  ilişkileri ve meşhur olma sendromları anlatılıyor. Hippilik zaten o dönemin modu, Meg Ryan  da bunu en güzel yansıtanlardan. Val Kilmer ise adeta Morrison’la bütünleşmiş…

 Bertolucci imzalı The Deramers / Düşler, Tutkular ve Suçlar bir roman uyarlaması.  İçsel gözlemlerle dolu olan roman 1968 yılında Fransa’daki gençliğin başkaldırısını ele alıyor.  Romandan etkilenen ve kendi deneyimlerini de işin içine katan Bertolucci gayet cesur bir  film ortaya çıkardı. 2003 yapımı filmde 1968 yılında üniversite de okuyan Matthew’in  hayatı tanıştığı iki kardeş ile birlikte değişiyor, özgürlük ruhu filmin her yanını sarıyor!

 Ken Russell’ın Tommy filmi 1975 yapımı fantastik bir müzikal. İngiliz rock grubuThe  Who’nun aynı adlı rock opera albümüne dayanan film dönem olarak 68 kuşağına değiniyor,  ama konu olarak bir erkek çocuğunun etrafında gelişen enteresan olayları anlatıyor,  hippilikle pek bir bağ kuramadım derseniz kabulümüzdür!

 Almost Famous’la 70’li yıllar yeniden canlandı adetaCameron Crowe’un yönettiği filmde 15 yaşında bir Rolling Stone yazarının hikayesi var. Filmin otobiyografik bir yanı da var,  yönetmen Crowe da genç yaşta Rolling Stone’da yazmaya başlamış zira. Filmde 15 yaşında  Stillwater ile turneye çıkan küçük muhabirin iyice o atmosfere dalıp, objektifliğini  kaybetmesini anlatıyor, o yıllar perdede tüm renkleriyle canlanıyor. 

 Yellow Submarine Beatles’ın 1966’da çıkardıkları bir parçadan ilham alan müzikal bir  animasyon. Beatles’ın fazla bir katkısı olmasa da onların adıyla anılan film savaş karşıtı epik  bir söylemle, müzik ve sevginin gücünü anlatıyor. Görüntülerin kalitesi, pop kültürü temsil  eden imgeleriyle 1968 yılında yapılmasıyla o dönemim içine naif bir biçimde yerleşiyor.  Yönetmeni George Dunning. 

 1968 yapımı Psych-Out hippilerce pek de hoş karşılanmayan bir film. İstismar filmi olan  Psych-Out uyuşturucunun zirve yaptığı bir noktadan yola çıkıyor ve o dönemin karşı  tarafında yer alıyor, o yüzden de hippilerce sevilmiyor…Filmde küçükken sağır olan bir kızın  o zamanlar bir hippi kenti olan San Francisco’ya gelmesi anlatılıyor. Film bu kız etrafında  dönerken, o dönem gençliğini eleştirmekten de geri kalmıyor…

 Danny Boyle imzalı The Beach / Kumsal, kahramanımızın hayalindeki cennete ulaşmak  için çıktığı yolculukta iki hippinin peşine takılması anlatılıyor. Modern zaman hippileri ve  Richard ulaştıkları cennetin bir süre sonra yaşadıkları dünyanın küçük bir maketi olduğunu  anlarlar. Hippi ruhu yalan olur!

 Hippi dünyasına dalmışken bu konuda çekilmiş bir belgeselden de bahsetmemek  olmaz. Last Hippie Standing 60’ların sonlarında Hindistan’ın Goa bölgesindeki hippilerin  izini süren iki belgeselcinin arayışlarını anlatıyor. O günden bugüne oluşan değişimi güzel bir  biçimde anlatıyor 44 dakikalık belgesel. 

 Sanki sinemanın yine yeniden tam bir hippi ruhuna, hippi ruhuyla çekilmiş  filmlere ihtiyacı var diye düşünmeden edemedim bu yazıyı yazarken… Siz ne  dersiniz? 

22 Şubat 2014 Cumartesi

FRP NEDİR? NASIL OYNANIR? NASIL KATILABİLİRİM?

Bu yazıda FRP nin genel işleyişinden bahsedeceğim. Tabi ben sitemizde oynanan FRP nin işleyişi üzerinde duracağım. Zira farklı FRP tarzları mevcut. FantastikEdebiyat.com sitemizin adı altında oynana FRP oyunları genellikle edebi ağırlıklı yapılır. Zar sistemleri ve benimde bilmediğim farklı şekillerde oynananları da vardır. Geniş bilgi edinmek isteyenler araştırabilirler. 

FRP nedir arkadaş?


Öncelikle en temel bilgi olarak FRP nin açılımı söylenir ki bu oyunu biraz olsun bizlere tanıtır. '' FRP '' yani '' Fantastik Role Playing '' güzel Türkçemiz ile de '' Fantastik Rol Yapma Oyunu '' olarak FRP nin açılımı karşımıza çıkar. Oyun içerisine dâhil yazdığınız her yazı Rp olarak adlandırılır. Yani  '' Rol Yapma '' denir uzunca. Hani arkadaşlarınız yanınızda konuşur ya '' Yha hacı şimdi Rp yapıyorum, bitirip geliyorum hemen '' falan. İşte Rp dedikleri şey yazdıkları metinlere denir. Ayrıca FRP yi denetleyen yöneticilerde mevcuttur. Bunlar Orta Dünya' ya '' uzay gemisi '' indirmemizi, bir kılıç darbesi savurunca '' otuz tane Orku '' yere sermemizi ya da Gondor’dan çıkıp '' İstanbul’a '' gitmemizi engellerler. Kısaca oyunu denetlerler ve bizleri o dünyanın kuralları ve geçerli kurgusu içerisinde tutarlar. 
FRP oyunumuz genellikle sitemizde de görüldüğü gibi belirli haritalar üzerinde oynanır. Harry Potter Dünyası ve Orta Dünya bunların en bilindikleridir. Ben konuyu anlatırken, Orta Dünya haritasına göre sizlere örnekler vereceğim. 

FRP nasıl oynanır yha?
Sitemizin uyguladığı sistem hem basit, hem de oldukça zevkli bir uygulamadır. Bu aynı hikâye yazmak gibidir. Siz kendi karakterinizin ne halt yediğini yazarsınız, ama bunu hikâye anlatır gibi yazarsınız. Şimdi size bunu açacağım, o zaman  '' Nasıl hikâye? '' sorunuza cevap bulacaksınız.
FRP oynayabilmek için önce bir dünya gerek. Ahanda Orta Dünyayı önüme koyuyorum. Peki, bu Orta Dünyada kimler yaşıyor? Tabi ki bildiğimiz üzere Elfler, İnsanlar, Cüceler, Orklar, Goblinler, Büyücüler vs. 
Şimdi oyuna öyle hop diyip başlamak imkânsızdır. Çünkü başlayamazsın, hadi gittin Gondor’lu bir savaşçı yaptın kendini. Ne yapacaksın? Heh, bu güzel soru bizlere çok şey açıklayacak. 
FRP oyununa başlamadan önce sevgili yöneticilerimiz bir kurgu hazırlarlar. Bu kurgular genellikle her şeyin bitmiş, yüzük yok edilmiş, işte Aragorn’lar falan gideli yüzyıllar olmuş olan zamanlarda kurgulanır. Kurguların amacı oyuna bir amaç, gaye, olay gibi şeyler katmaktır. Bizler ise bu kurgu dâhilin de karakterlerimizi yaratır, o kurguya göre oyunumuzu oynarız. Böylece Gondor’lu savaşçımız bu kurgu içerisinde yerini almış olur. Kurguya örnek veriyorum şimdi, dikkat! 


Kurgu şöyle olsun basitçe; 
'' Orta Dünya son yüzük savaşından sonra huzura kavuşmuştur. Ancak bu huzuru bozmak isteyen, karanlığı yeniden Orta Dünyada egemen kılmak isteyen gizli güçler vardır. Orta dünyanın kuzeyinde karanlığın tohumları atılıyordur.  Bu güçler gizlice işlerini yürütmektedir. Büyük bir güçle Orta Dünya’nın kadim topraklarına ayak basacakları günü bekliyorlar ve egemen olacakları günün hayaliyle yaşıyorlardır. Bu gizli güçlerin başında Datranul ( Salladım ) adında güçlü bir büyücü bulunmaktadır. Nereden geldiği, kim olduğu, gerçek gücü bilinmemektedir. Ancak adı yavaş yavaş Orta Dünyada duyuluyordur ve masum kalpleri gittikçe korkuyla dolduruyordur '' 
İşte böyle bir kurgu kurgular yöneticiler. Tabi bunun daha ayrıntılısı, daha gelişmişi ve daha fazla olay içeren kurgulardır. Kurgu hazırlanır, yöneticiler yerlerini alır ve start verilir. İnsanlar önce bir kurguyu okur ve iş burada başlamış olur. 


Nasıl Karakter yaratacağım? Bu karakteri oyuna nasıl dâhil edeceğim? 
Güzel bir soru. Gelin bir karakter yaratalım sizinle. 
Öncelikle kurguyu okuduk. Ve karakterimizi seçme zamanı geldi. İster Elf olup zarafetiniz ve gücünüzle bu kurgudaki karanlık güce karşı durun. İsterseniz de Gondor’lu bir savaşçı olup, bu savaşta saf tutun. Ya da bir Hancı olup, hanınızı işletin.  Ben Gondor’lu bir savaşçı olmak istiyorum mesela. 
Hemen önce adımı belirliyorum. Eddric Begrin olsun bu savaşçının adı. Ve ben bu savaşçıyı tanıtmaya başlıyorum. Çünkü sen bir karakter yaratıyorsun ve öz geçmişinden tut, sevdiği şeylere kadar onu bizlere tanıtman gerekiyor. Hemen gidip bir Word dosyası açıyorum ve başlıyorum karakterimi anlatmaya. Ancak abartmamaya dikkat ediyoruz. Bir terminatör olmanız kötü olur. Bu arada karakterinizi yarattıktan sonra, bu metni gidip FRP sitesindeki '' Karakter Kartları '' bölümüne karakterinizin adıyla bir başlık açıp oraya koymalısınız. Bizde oradan gidip bakalım kimsiniz diye. 
''Adı: Eddric BegrinYaş: 25Bağlı olduğu Krallık: GondorMesleği: Asker
Silahları: Kılıç kullanmakta yeteneklidir. Küçüklüğünden bu yana kendini kılıç kullanma konusunda geliştirmiştir. Ayrıca çok iyi bıçak fırlatır. 
Fiziksel görünüşü: Uzun boylu, atletik yapılıdır. Sarı saçları, mavi gözleri ve kısa sarı sakalları vardır. Yakışıklı denilebilir. 
Kişiliği: Sakin bir yapısı vardır. Çabuk sinirlenmez vs.
Öz geçmişi: Babası Mitrow,  Gondor’lu bir komutandır. Oğlunu da kendisi gibi bir asker olarak yetiştirmiş ve Gondor ordusuna onu dâhil etmiştir. Eddric’in annesi, Eddric’i doğurduktan kısa bir sonra ölmüştür. Eddric tek çocuktur. En iyi arkadaşı Erilen’dir.  vs. 
Sevdiği şeyler: Kılıç antrenmanları yapmayı sever. Kızları kesmek ve içki içmekten hoşlanır vs.

Siz bunu daha da uzatıp, karakteriniz hakkında çok daha bilgi verebilirsiniz. Zaten karakter kartı örnekleri mevcut FRP sitemizde. Ona bakarak karakterinizi tanıtabilirsiniz.  Ne kadar inandırıcı ve kaliteli bir karakter olursa, o kadar iyi olur. 
Şimdi karakteri yarattık. Şimdide onu kurguya sokalım ve oyuna başlayalım. Frp sitesinde mekânlar bellidir. Orda Gondor için, Kuyutorman için, Rohan için zaten ayrı yerler mevcuttur. Sen Gondor’lu bir asker olduğun için, o yüzden gidip Gondor’dan başlayacaksın. Hemen açıyoruz Gondor sayfamızı ve içeriye bakıyoruz. İşte Kralın odası, Karargâh vs. başlıklar vardır içeride. Sende Kralın odasına giremeyeceğine göre karargâhtan başla işe. 
Öncelikle unutulmamalıdır ki, her karakter kurguda bir görev yapar. Yani sen Gondor’lu bir askersin diye, karargâhtan çıkmadan aynı yerde yaşadıklarını, yaptıklarını yazacak değilsin. Kral seni özellikle çağırabilir, sana bir görev verebilir. Bildiğiniz gerçek düzen. Şimdi karargâhtayız ve bizi kral çağırsın. Bu arada Kralı oynayan bir üye de var. Onunla anlaşarak aranızda küçük bir kurgu yapabilirsiniz ve oda sizi çağırdığına dair bir rp yapar. Yani siz kendi kendinize kral beni çağırdı diyip kralın yanına gidemezsiniz. Neyse ben bir Rp yapıyorum şimdi bu olayı anlatan.
''''''''Eddric uzun bir kılıç antrenmanından sonra yorgun bir şekilde yere yığılarak dinlenmeye başladı. Kılıcı öylesine sert tutmuştu ki, avuçlarındaki kılıcın izi halen geçmemişti. Matarasından bir yudum su içip gökyüzüne baktı. Yağmur bulutları doğudan yavaş yavaş Gondor’un üzerine geliyordu ve akşama doğru yağmur yağacağı belliydi. 
Eddric bir ses duyarak arkasını döndü. Biri onu çağırıyordu. Ayağa kalkarak ileriye baktığında, gelenin kralın muhafızlarından biri olduğunu gördü. Birden heyecanlanmıştı. Zira kralın muhafızları neden ona sesleniyor du ki? Muhafız ciddi bir şekilde Eddric’in önünde durarak selam verdi. Eddric’de muhafıza selam vererek adamın ağzından ne çıkacağını merakla beklemeye konuldu. Muhafız koşmuş olacaktı ki, nefes nefese kalmıştı ve konuşmaya biraz geç başladı. 
'' Kralımız sizi çağırıyor. Görüşmesi gereken önemli bir konu hakkında sizi çağırmamı istedi ''
'''''''' 
İşte böyle Rp yapılır. Dahası da gelir sonra. Siz karargâhta yazarsınız bunları, sonra karargâhtan çıktığınıza ve kralın odasına gittiğinize dair başka bir Rp yaparsınız ve diğer Rp nizi kralın odasında yazarsınız. Ama hemen öyle direkt gidemezsiniz o odaya. Gerçekte de öyledir, önce bir kapıya gidin çalın falan. Her neyse. Kral sizi içeri alır ve söyleyeceğini söyler.
Bu olay sadece burada kısıtlı değil tabii ki. Kim bilir belki bir savaşa gidiyorsunuzdur, ya da çok önemli bir şeyi korumaktasınızdır ve onu bir yere teslim etmelisiniz. Bunlar hep o kurgu dâhilinde olur. Diğer karakterlerle her zaman etkileşim içinde olduğunuz için, olaylar sadece sizden ibaret değildir. Siz karakterinizin ne yaşadığını anlatırsınız. Anlatıcı sizsinizdir, ama o olayı yaşayan karakterinizdir. Şimdi kim bilir belki Kral Eddric’e çok önemli bir mektup vermiş olabilir ve bunu gizlice bir yere teslim etmelisin. Eğer bu karanlığın eline geçerse çok kötü şeyler olabilir. Eddric’de çıkar yollara düşer. Yollarda Rp lerini yapar. 
Kısaca karakter yaratımı ve karakteri oyuna dâhil edip yazmaya başlama böyledir. Ama şunu sakın unutmayın ki, bu oyunu sadece siz oynamıyorsunuz. Başka karakterlerde var. Onun için her zaman onları takip de olun. Sadece Gondor’da yapılan Rpleri okumayın. Siz orada kendi halinizde işler çevirirken, Karanlık da kendi mekânında işler çevirmektedir. Orta Dünyadan bir haber olmayın, Rpleri okuyun ve bilgilenin. 


Peki istediğimiz karakteri yaratabilir miyiz özgürce?
Elbette. İster bir hancı ol, ister Gondor Kralı, İster Elf Prensi. İstersen de bir gezgin ol ve Orta Dünyayı dolaş. Ama başıboş olmayı kimse istemez, bir gezgin bile bir olaya dâhil olur. Önemli olan karakterini yaşatırken bizlere onu iyi aktara bilmen. Yaşadığı o olayda neler hissettiğini, neler yaptığını yaptığın Rp ye dâhil edebilmelisin. Yani olay sadece '' Gitti, geldi, vurdu, kaçtı '' değildir.
Birde karakter konusunda şu var. Sen direk Rohan kralı olmak istersen olmaz açıkçası. Eğer yeni başlıyorsan, daha küçük bir mevkideki karakterle başlaman yerinde bir karar olur. Ama şu da var, bir general olmak istiyorsan hemen gidip de bir general karakteri yaratamazsın. Önce gidip Gondor Kralı hangi oyuncu ise onunla temasa geçmelisin. Eğer o kabul ederse generali olmanı, o zaman kartını yazmaya başlarsın. 

Savaşlar nasıl oluyor?
Bizim sistemimiz genellikle şöyle. İki taraf karşılaştığında yaptıkları Rp lerin kalitesine ve inandırıcılığını bakılır. Oyun içerisinde ise '' ÖYKÜCÜ '' adında bir kişi vardır ve öykücü tarafsız bir biçimde Rpleri değerlendirir. Kazananı, kaybedeni, ya da beraberliği o belirler. Bunu belirlerken de kendiside kendine has bir anlatım ile yapar bunu. Örnek veriyorum;
'' Eddirc karşısındaki adımı iyice süzdü. Kıllı vücudu, korkunç bir yüzü ve büyük bir kılıcı vardı… Edric aniden adamın üzerine atıldı. Kılıcıyla göğsüne hedef alarak hamlesini yaptı. ''
Diğer adamda şunu yazar buna karşılık. Tabi Rp ler bu kadar kısa olmamalı orası ayrı. 
'' Bilburg ona doğru gelen kılıçtan kaçmak için yana doğru tüm gücüyle zıpladı ''
Şimdi iki savaşçıda Rp lerini yaptılar ve hamlelerini Rp lerinden bizlere yansıttılar. Sıra öykücüdedir. 


'' Eddric’in yaptığı hamle Bilburg’un ani kaçışıyla başo savrulur vs. Hamle sırası Bilburg’dadır ''
Kısaca böyledir. Hamle sırası kime verilmişse, o kişide kaldığı yerden devam edip hamlesini yapar. Ama yeniden söylemekte yarar var, ne kadar inandırıcı, ne kadar kaliteli ve iyi rp yaparsanız Öykücüde ona göre kararını verir. 
Bu çeşit düello tarzı büyük savaşlar içinde geçerlidir. Eğer siz bir orduyu kumanda ediyorsanız, Rp lerinizi de ona göre yapmalısınız. 

Ek Bilgi: 
Oyun Harita üzerinde oynandığı için mekânlar bellidir. Bu yüzden bir yerden bir yere giderken Orta Dünya haritasına göre yolunuzu bulmalısınız. Gondor’dan çıkıp Rohan’a gidiyorsanız haritaya bakın. Nereler var Rohan’a kadar. Eğer yeni iseniz uzun yollara düşmeniz gerekmez. Eğer gerekirse ayrıntılı yardımı Yöneticiden alırsınız zaten. 
İşte Frp dediğimiz şey bu. Çok zevkli, yazarak eğleneceğimiz, eğlenirken o olayı karakterimizle birlikte yaşayacağımız, hatta eğitici denilebilecek bir oyun. Zira sizin yazdığınız Rp ler birleşse, bir roman bile olabilir. 
Sormak istediğiniz başka şeyler varsa yine bu başlık altından sorabilirsiniz. Ayrıca ekleyeyim, bu anlattıklarım Harry Potter içinde geçerlidir. Aynı sistem. Hadi, sizde FRP deneyiminden mahrum kalmayın. Bizlere katılıp kendi karakteriniz ile en büyük maceralara atılın.